31 Ağustos 2010 Salı

Göbeğini KAşıyan ADam Kimdir?


Bu adamlar tüm kadınların arasında ve hayatında olanlardır. Sağcısı, solcusu, dindarı, dinsiz imansızı her kadın hayatında muhakkak bu adamlarla muhataptır.

göbeğini kaşıyan adam, aynı zamanda donunu ve pijamasını odanın orta yerine bırakan adamdır. Moderndir aslında, dışarıdaki konuşmalarında, toplantılarında çağdaşlık adına, modernlik adına tüm bonusları toplar. Sosyal iletişim becerileri falan iyidir. Ama böyle bir zaafı vardır mesela.

Dişlerini gece yatarken değil, sabah işe giderken fırçalar. Yataktakine değil, dışarıdakinin ihtiyaçlarına yönelik. Fırçalamasıda güzelde diş macunu bi tarafta, fırça bi tarafta, macunun kapağı bi tarafta kalır. MAcun ise ortasından cırklatılıp fırlatılmıştır.

Uyanan kadının, banyodaki yüzünü yıkarken karşılaştığı bu manzara karşısında uykudan dinlenmiş simasındaki iki kaşının ortasına koca bir V gelip oturur.

Saçını başını düzeltip, kahvesini ve gazetelerini alıp salona geçer ama ne görsün?!! göbeğini kaşıyan, donunu odanın ortasına bırakan adamın, Çoraplardan biri koltuk minderinin yanında diğeri koltuğn önünde olmasın mı? KAşlar arasındaki V harfindeki vadi derinleşmeye başlar.

kadın düşünür, modernde olsan, en çağdaşını da bulsan hayat kadınlar için hiç değişmiyor. Sağcısıyla, solcusuyla aslında KADINlar, KADIN olma paydasında aynı. Hepsinin öfkeleri, sevinçleri ve kaprisleri her kim ve ne olurlarsa olsunlar birbirinin aynı.

O halde kadın dayanışmasında olmak ve karşımızdaki eğer kadınsa sırf kadınlığı adına ona iyilik etmek gerektiğini düşünür.

KEB diyor ki, bir günde bu düşünceler başlar, devam eder ve biter..

20 Ağustos 2010 Cuma

Başarılı Her Erkeğin Her Yanında..


Başarılı her erkeğin arkasında bir kadın vardır sözü doğru ama eksik, zira başarılı her erkeğin her yanında, önünde, sağında, solunda da kadın vardır. Böylece öndeki kadının omuzlarından kuvvet alır, yanındakilerin omuzlarına basar, arkasındakinden de bir el destek aldı mı yükseldi gitti demektir.
Annemle gazeteye bakarken bir haber dikkatimizi çekiyor. "Adamın biri bir yıl boyunca karısının KPSS sınavından iyi bir puan alabilmesi için tüm ev işlerini yapmış." aramızda şöyle bir dialog geçiyor..
KEB : Vay anasını görüyor musun anne ne erkeklerde varmış?!!
Anne : Hıh! KAdınların hepsi yıllarca hep aynı şeyi yapıp, erkekleri her konuda birinci yapıyor ama hiç haber olmuyor, takdir görmüyor.
KEB : Vallaha doğru anne, erkekler içinden böyleleri kırk yılda bir çıkıyor işte onlarda böyle gazetelere haber oluyor.
Kadın doğar, büyür anneye, babaya, kardeşlere , eve vs. vs. yardım eder ettirilir. Oysa erkek doğar, büyür kendi işini dahi görmekten aciz yetiştirilir. Neticede yıllar sonra herşey hep kadına kalır.
Zaten erkek, ev işlerini yapmayı, eşine yardım etmeyi, çocuk bakmayı "erkekliğine" yediremez. Evlenir dışarıdaki işleri artar, çocuk olur, toplantılar, iş temposo çoğalır. Evden yine uzak dışarıda kendi hobileri ve kabiliyetleri doğrultusundaki mekanlardadır.
Kadın erkeğe ait işleride yapmaya bayılır. Zanneder ki onları yaptıkça belki bi nebze olsun değeri artar. Okur, çalışır. Evlenir ev işleri onu bazı hobi faaliyetlerinden alı koymaya başlar. Neyse der. Çocuğu olur, toplantılarını, kurslarını ve hobilerini gönüllü bir tarafa bırakır. KAdın yıllarca uğraşıp çıktığı kariyer basamaklarını inerken, annelik gibi müthiş güzel ve keyifli başka bir merdivende ilerler..
Oysa erkek hep aynı merdivende iş hayatında, kendi hobileri, istekleri doğrultusunda ilerler de ilerler..
KEB erkeklerin de artık ev işlerinde, çocuk bakımda vb. konularda hizmet vermesi gerektiğine, normalleşmeleri gerektiğine inanıyor..

3 Ağustos 2010 Salı

ABARTMAK DEYİNCE DURMAK LAZIM..

Erkekler kendilerine ait olan herşeyi abartmayı ve yüceltmeyi severler. Oynadıkları top oyunlarından tutun, sevdikleri yüzme sanatına kadar. Belkide olimpiyatlarda böylece doğmuştur. Düşünsenise zaman geliyor sadece 22 kişinin oynadığı bir topu milyarlar seyrediyor. Erkeklerin herşeylerini böylesine abartmaları kadınlarda bir özenç uyandırır ve onlarda erkeklerin yaptığı herşeyi yapmak için gönüllü olurlar.

Ve ne hikmetse kadınların yaptığı her türlü iş küçümsenir, önemsenmez, değerlendirilmeye alınmaz. Saçı uzun, aklı kısa rezil tasviri bir türlü kadınlar ağızlarıyla kuş tutsa, saçlarını sıfıra vurdurup, erkeklerin yaptığı tüm işleri büyük bir gönüllülük ve gururla bile yapsa bu oturmuş kuram ne yazık ki bilinçaltlarından bir türlü silinmiyor.. KAdınlar erkekleri hayatlarının her safhasına dahil etmeye çalışırken, bilakis erkekler evli dahi olsalar eşlerinden ayrı aktivitelere daha bir meyyal oluyorlar. bu da onların gece özgürlüklerinin daha fazla olmasından kaynaklanıyor olsa gerek.

bir erkeğin, helede evli bir erkeğin, dışarı, umuma açık bir alana, mesela balkona falan, çamaşır asması gerekirse o işi yapmamak için bin takla atar. Yapamam yaa, ben erkeğim, o kadın işi, annem assın, sen as falan filan. oysa kadın erkeğe ait olan çalışma işini, araba kullanma işini, sırf değer görebilmek ve erkekleşebilmek adına gönüllü üstlenmiştir ve yaptığından gurur duymaktadır. erkekler tarafından kabul gördüğünü düşünmektedir. oysa gerçek, ne yazık öyle değildir.

Kadın güzelliğini dahi bir erkeğe tescilletmeden rahat edemez. O yüzden yıllardır güzellik kavramı erkeklerin istekleri doğrultusunda form değiştirmiştir. Moda onların isteği doğrultusunda şekilenmiştir.

KEB diyor ki, kadınlar toplu halde erkekleri bu denli önemsemeye devam ettiği sürece, erkekler kadınları yok saymaya ve bencil hegomonyalarını sürdürmeye devam edecekler.

20 Temmuz 2010 Salı

"Evlilik Aşkı Olduruyor" Güzelim..

2005 Yıllarında "Evlilik, Aşkı Oldurur" isimli bir seminere katılmıştık. Konuşmacı, Senai Demirci isimli bir beydi. Sahne hakimiyeti, hitabı ve espirileri yerinde ve güzeldi. Salonda erkekler üzerinde konuşmasına başlamadan evvel mini bir anket uygulamıştı.

Salondaki nüfusun yaş ortalaması 20-40 arasıydı. Katılımcılara bir soru yöneltti. "Lütfen annesi, kayınvalidesi, ninesi hayatta olmayanlar elini kaldırsın." Salondan kalkan eller, tüm katılımcıların beşte biri kadardı. Soruyu değiştirerek tekrar sordu. " Lütfen babası, kayınpederi, dedesi hayatta olmayanlar elini kaldırsın" Salondaki hemen hemen herkesin yada şöyle diyelim üçte ikisinin eli havadaydı. Bu bariz fark gerçekten herkesi şaşırtmıştı. Bunun üzerine konuşmacı şöyle dedi, "İşte görüyorsunuz, erkekler her ne kadar dayanıklı ve güçlü gibi gözükselerde aslında onlar ömürleri kısa birer kelebek gibidirler. Bunun böyle olduğunu az evvelki istatistik çalışmamızdan da anladık." Salondaki gülüşmeler birbirine karışırken benim o zamanda aklıma gelen şu oldu.

şu anda 20-40 yaş arasında olan bir çok kişinin eminim sadece babası çalışmış, annesi evde çocuklara bakmış. zevk aldığı örgü, dantel, eş dost ziyareti gibi işlerle uğraşmış, eşinin getirdiğine tevekkül etmiş, hırslanmamış,strese girmemiş, huzur içinde o mistik zaman dilimlerinin keyfini sürmüştür. Oysa şimdi kendisi anne yada baba olan bu jenerasyonun hepsi kadın erkek demeden çalışmaya hayatına dahil olmuştur. 30 yada 40 larında olan kadınların hepsine bakın ev hanımlığının yanında evin geçimine katkıda bulunacak, yada bizzat evin geçimini sağlayacak işler yapmaktadırlar.

Kendi işlerinden hariç, eşlerinin para kazanma görevini de üstlenmiştirler.ARtık kadınlarda iş hayatının stresine, temposuna ayak uydurmaya çalışmakta her geçen gün daha da hızlı bir şekilde yaşlanmaktadırlar. Buna mukabil, eğer aynı seminer bundan 50 sene sonra tekrarlanacak olsa ve soru aynı şekilde sorulsa eminim bu sefer kadınların daha genç ve erken öldüğü gözlemlenecektir.

Çünkü gerçekte, kadınların kelebek kadar narin ve hassastırlar.
KEB gelecek kadın nesli için endişeleniyor..

19 Haziran 2010 Cumartesi

Leyla Tekül'ü Öldürecektim..


Kaçlı yıllardı? ne zamandı? hiç hatırlamıyorum..hangi kanaldı? saat kaçtaydı? onlarla ilgilide bir hatıra yok zihin dimağımda..



hatırladığım tek şey, Programın adı ve sunucusu. Yüksek Ökçeler, Leyla Tekül Show. Ayrıca programın kalitesi, içeriğinin sağlam olması ve sunucunun potansiyel bir bayan olmasıda hatırımda kalanlar arasında..


İşte az evvel internette bir araştırma yaparken Leyla Tekül de geldi aklıma ve yazdım Google Amca'nın motoruna Leyla Tekül'ü nasıl bilirsin? Şimdi nerededir? Neler yapmaktadır?babında.. derken hürriyetten Ayşe Arman'ın LEyla Tekül ile 10 Ağustos 2002'de yapmış olduğu bir röportaja ulaştım. HAyretler içinde kaldım. Leyla Tekül Kanada'ya, Leyla TEkül'ü öldürmek yeirne yeni bir kimlikle, Ayşe ismini alarak yerleşmeye karar vermiş. PEki ama neden? böylesine güzel yeteneklere sahip hitabı iyi, ince bir espiri anlayışına sahip bir kadın ne olurda ülkesini terkeder? Röportajın devamında soruların yanıtını kendin ağzından vermiş Leyla Tekül.. Türkiyede akıllı kadın olmanın ne kadar zor olduğunu röportajından aldığım şekliyle aynen yazıyorum..


"Düşündüğünü söyleyen kadın butik otellerde var da, büyük kanallara bakın baklaım var mı?Neşe düzel, Tuna SErim, Ayşe Özgün neredeler? Yasemn Bozkurt da mecburan çok daha neşeli fıkır fıkır, bir programa döndü. ben de starda göbek attım ve attırdım ama yemediler. Takiye olduğu çabuk çıktı ortaya. televizyon izleycici istemedi beni. kadınlar de ne yazık ki kadın gibi kadın görmek istemiyor ekranda."

Dünyada kadın olmak zor. Türkiye de kadın olmak zor. Heleki tek derdi pembe diziler, oyun moda, makyaj, cinsellik ve giyim kuşam olmayan, aklını dünya meselelerine çalıştırıp entel bir kadın olmak çok daha zor. Standart üstünü kabul edemiyor güzel vatanım.. Hele mevzu bahis olan bir kadınsa yeri sadece reklam afişlerinde, çalgılı oynamalı programlarda, aşklarda, çapkınlıklarda, gece kaçamaklarındadır..

KEB, Türkiye adına Leyla Tekülü kaybettiğimiz için üzgün :(. LEyla Tekül adına da hayırlısının olması temenniisinde..

17 Haziran 2010 Perşembe

Kadın Özelci, Erkek Genelci..

KAdın her zaman mükemmeli ister ve mükemmel için uğraşır. Oysa erkeğin mükemmeliyet kriterleri kadınınkiler kadar çok değildir. Daha geneldir, kaba hatları iledir.

Kadın özelcidir, detaycıdır. bir işi ancak mükemmel yaptığı zaman kendini huzurlu ve mutlu hisseder

iş yerindeki görevini, evdeki görev ve sorumluluklarını, eşliğini, anneliğini, statütsünü hep en iyi temsil etsin ister. Karınca gibi durmaksızın çalışır. Kaplumbağa gibi nereye gitse, evini ve eve ait sorun ve sorumluluklarını beraberinde taşır.

Kadın doğar, bebektir. Büyür, kız olur. Evlenir kadın. Çocuğu olur anne olur. Kadından öte bambaşka şefkat ve merhabet abidesi olur.

Erkek doğar bebektir. Büyür erkek olur. Evlenir erkek. Çocuğu olur baba ama yine erkek.

KEB şaşıyor, hayatın sürekli kadınları değiştirip daha da kadın eylemesine..